2 Eylül 2014 Salı

İstanbul'da Bir Pazar Gezintisi...

Abimlere 'haftasonu planlarınıza beni de dahil edin' demiştim. Cumartesi gecesi sabaha karşı yatmama rağmen sabah 08.00 civarında abimin telefonuyla uyandım. Hiç halim olmamasına rağmen güzel bir pazar geçirmek üzere yataktan fırladım.  İstikamet Eminönü ve yapacağımız etkinlik 'balık tutmak' olacaktı..

Saat 09.00 'da evden çıktık ve 30-40 dakika sonra Eminönü'ye vardık. Yolda kıymalı, peynirli börek ve su böreği aldık ve köprüye girerek yol kenarına parkettik. Bir yandan böreklerimizi yerken, abim makaralı oltasına takmak için çapariyi hazırlarken fotoğraf çekmek üzere makinemi dışarıya çıkardım. Fakat makine çalışmayınca neye uğradığımı şaşırdım, beni bir 'makine bozuldu' endişesi sardı. Sirkeci'ye gidip açık bir fotoğrafçı aramak için yanlarından ayrıldım. Fotoğraf makinesi ve ekipmanları pahalı şeyler. İnsan ufak bir aksaklıkta bile ölüp ölüp diriliyor. Yolda giderken Eminönü sahilinde vapura binen insanları seyrettim bir süre. Etraf yine turist kaynıyordu ve rüzgara rağmen sıcak basmıştı yine. 

Sirkeci Hayyam pasajında bir iki dükkan açıktı ve birinden içeri girerek üzgün bir suratla fotoğraf makinemin bozulmuş olabileceği ihtimalini anlattım. Sanki onların pek umurunda ya! Ordan taskılan bir pil ile anlaşıldı ki pillerin ikisinin de şarzı bitmişti. Yeni bir pil alarak tramvay yoluyla köprüye geri döndüm. 

Sabahın bu saatlerinde İstanbul daha güzel diyebileceğim zamanlardı. Köprüden fazla araç geçmiyordu, çok çok fazla balıkçı yoktu. Çoğunluğu turist olmak üzere insanlar göprüden karşıya geçiyorlardı. Abim çoktan yan taraftaki balıkçı ile samimi olmuş ondan balık tutma taktikleri alıyordu. Daha önceden de tecrübe ettiğim kadarıyla bu sabır isteyen bir işti. Bir saat filan sonra nihayet bir tane istavrit yakalamıştı. O balık tuta dursun ben kadrajıma girebilecek kareler arıyordum ama güneş ve sıcak beni bezdirmişti. Karşıdan simit satarak gelen amcaya objektifi doğrulttuğumda gülümseyerek bana doğru yaklaştı ve bana poz verdi sağolsun. 




Sabah yolda gelirken 'akşama herkese 1'er kilo balık dağıtacağım' diyen abim beklemeye kararlıydı  ama onu sıkıldığımıza ikna edip oradan ayrıldık. İstikamet Ortaköy'dü. Sahil yolu kalabalık olmadığı için çok kısa bir sürede oraya vardık. Biraz dinlenmek için bir kafeye oturduk. Karşıda hatırladığım bir arka plan vardı ve bir tek kedi eksikti orada. Şansıma kedi doluydu ortalık ve bir tanesi gidip camın penceresine tırmandı. Tabii beni tutmak ne mümkün.


Bizim çocuklar dar alanlarda sıkıldıkları için kafeye sığmadılar ve bir süre sonra haliyle sağa sola saldırmaya başladılar. İşte bizim cimcime koltuk kenarlarına asılıp sallanmaya başlamıştı bile. Onları durdurabilene aşkolsun. 


Ortaköy'ü bilirsiniz, kıyı hariç her yer tezgah dolu diyebiliriz. Gümüş, emitasyon, el işi takılar, çantalar, ayakkabılar, İstanbul magnetleri vs bir çok şey satılmakta. O gün gümüş takılar iki tane yüzük almaya değer güzellikteydi. Kafeden sahile yönelirken geçtiğimiz tezgahların birinin altında gördüm bu yavruyu. Cılız bir beyaz kediydi ama kedi hastalığım, ortamın güzelliği beni ona doğru çekti. Tabii herkes tezgahın altına, onu görmek için eğildiğinden kedicik kaçıverdi aniden. O yüzden elimdeki tek pozu bu..



Ortaköy Camii'nin restorasyonu bitmiş, tüm güzelliğiyle ortadayken iskelenin camına vuran yansıması harikaydı. Bulutlu günler daha güzel manzara veriyor. 


Ortaköy sahilini aslında çok geniş bir alan değil ve havanın güzel olduğu günlerde kalabalık olunca bunaltıcı olabiliyor. Ortaköy baciinin kıyıda olması sebebiyle sahil ikiye bölünmüş durumda. 


Caminin iskele kısmında kalan sahilin üst kısmında yan yana dizilmiş kafelerin önünde bir kaç ağaç ve etrafında oturma yerleri ile meydanda kuşların etrafında dolaşan, onlara yem atan cıvıl cıvıl, çığlık çığlığa çocuklar. Annesi yabancı uyruklu babası Türk olan Maya da elinde bebeğiyle kuşların peşinde koşan çocuklardan biriydi.  


Yansımaları oldum olası sevdiğim için güneş bulutların arasına girdiğinde, iskelenin oraya tekrar gidip bir poz daha aldım. Bu görüntü insanı mest ediyor doğrusu. 

 

Meydanın öbür tarafında kumpir ve waffle satan küçük dükkanlar var. Zaten Ortaköy denince aklıma her zaman o lezzetli waffle geliyor. Kumpir de orada çok lezzetlidir. Özellikle manzaraya karşı bir kenarda oturup yemesi çok zevkli oluyor.  Camiinin orada bütün güzelliğiyle durması ve kıyıdaki motorlar, kısaca nefis bir manzara ve kumpirimle ben. 



İskelenin kenarı dinlenmek için durak yeri. O bilinen Ortaköy Camii manzarasının spotu diyebileceğimiz yer burası. Tam da iskelenin sildeki köşesi. Oradan daha güzel ve geniş bir poz alınabiliyor. Herkes önce fotoğraf çektiriyor, sonra kenarlıklara oturup sohbete koyuluyor manzara eşliğinde ya da bir şeyler yiyor. 


Abim yine oltasını açmış, caminin kenarındaki alanda balık tutmaya koyulmuştu bile. Ama nereye gitsek illaki orda bir 'saatlerdir orda balık tutanlar' olduğu için kimi hiç tutamamış oluyor, kimi de aşağıda görüldüğü üzere sepetlerini doldurmuş oluyorlardı. Abim bir tane daha balık tuttuğu için mutluydu. 


Ortaköy'de biraz daha oyalanıp, yolumuza devam ettik. Sahil yolu hala sakindi bu pazar. Kuruçeşme parkının yanından geçerken durmaya karar verdik. İçinde çocuklar için salıncak, kaydırak ve bir çok spor aletlerinin olduğu bir yerdi. 



Sahili de oldukça güzeldi. Çocuklar doyasıya koşup oynadılar. Sahile gittiğimde sahipsiz sandığım bir köpeğin fotoğrafını çektim ama biri sahiplendi ve fotoğraf çekmemin yasak olduğunu söyledi agresif bir şekilde. Boynunda tasması olmadığı için ben de silmedim fotoğrafları. 


Kıyıda gezi motorları ve küçük yatlar vardı. Bir çoğu kiralıktı. Sahipleri içlerinde oturuyordu.   Sabahtan akşama kadar denizde olmanın keyfini sürüyorlardı. Kuruçeşme parkı gerçekten güzelmiş. İnsan haftasonları yeşillik ve eğer denizi seviyorsanız su kenarı arıyor. Bir de hafiften rüzgar varsa değmeyin keyfimize. 


Sabah 9 da başlayan keyfimiz akşam 10 gibi bitti. Eve girdiğimde yorgunluktan ölüyordum. Fazla bir fiziksel aktivite yapmamamıza rağmen temiz hava bizi fazlasıyla yormuştu. Öyle bir yorgunluk ki gece saat 11:30 da yatmama rağmen, bütün pazartesiyi uyku ihtiyacı ile geçirdiğim bir yorgunluktu. 

31.08.2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder